Tarama Sonuç Kümeleri
Kümeler aramadaki ilk 100 sonuca göre oluşturulmuştur.

Tümünü Listeye Ekle
The growth and development of grapes are influenced by various biotic and abiotic stresses. The presence of Vitis vinifera L. on Earth is threatened by the increase in abiotic stresses and biotic stresses due to global warming. On the other hand, grape quality and, consequently, berry characteristics can also be negatively affected by these stress factors. The hypothesis of this experiment is to determine the effects of biotic and abiotic stresses applied five days before harvest on the berries of live grapevines under field conditions. For this purpose, for two years (2016 and 2017), Cabernet-Sauvignon and Merlot grape varieties grafted onto the SO4 rootstock at Te-Ha Corp. vineyard were used. In the late pre-harvest period (five days before harvest), seven stress applications, including control, were implemented. The stress application methods included control, impact (1 minute with a plastic hammer at 08:00 and 19:00), leaf removal (removing all leaves), leaf injury (injuring all leaves by hitting with a stick), UV-C (1 minute at 08:00 and 19:00), vibration (1 minute of vibration at 08:00 and 19:00), and Botrytis cinerea Pers ex. Fr (once). The measurements of the features performed are as follows, in order: berry width-length (mm), bery volume (cm3), berry skin area (cm2/grain), berry skin area/berry flesh volume ratio (cm2/cm3), berry fresh-dry weight (g), 100 berry fresh weight (g), berry density (g/cm3), and % dry weight. As a result, it was observed that the applied abiotic and biotic stress treatments did not negatively affect berry characteristics in two years, especially in the second year. Therefore, the application of Shock action, UV-C, Vibration, Leaf injury, Leaf removal, and Botrytis cinerea for improving grape quality was found not to be objectionable.
Two experiments were conducted in two vineyards consisting of vines from the organic-certified Cabernet-Sauvignon/1103P graft combination and the conventional cultivation Cabernet Sauvignon/5BB graft combination. Vines were identified based on pre-dawn leaf water potential values according to stress levels in a Split-Plot Experimental Design. Grapevines were classified as <-0.8 MPa and >-0.8 MPa. These vines were further grouped into dryland-shallow soil and bottomland-deep soil areas, and for each area-soil type, Control, Stress 1, and Stress 2 levels were created. At harvest, the berries were divided into four groups based on their diameter: 10mm-12mm, 12mm-14mm, 14mm-16mm, and 16mm-18mm (In some measurements, no berries belonging to the 16-18mm category could be found). The grapes were grouped as Control, Stress 1 (S1 > -0.8 MPa), and Stress 2 (S2 < -0.8 MPa) based on size groups and stress levels, and certain morphological characteristics of the clusters were examined. The width and length of the clusters were not significantly affected by the area-soil type. Cluster weight, cluster volume, and number of berries per cluster criteria were influenced by stress levels. It was determined that organic vineyards with higher stress levels had fewer clusters compared to conventional vineyards. The number of berries in the clusters showed significant differences based on vineyard area and soil type, water stress levels, and berry size. In conclusion, in the Tekirdağ province, to obtain high-quality grapes from the cv. Cabernet-Sauvignon, it is considered suitable to utilize berries ranging from 10mm to 12mm in size, in conjunction with dryland-shallow soil conditions where the water potential (Ψpd) can decrease to as low as -0.8 MPa during the ripening period.
Vejetasyon periyodu içinde yapılan yeşil budama işlemleriyle omcaların vejetatif gelişmesiyle generatif gelişmesi arasında denge kurulmaya çalışılmaktadır. Bu araştırmada Tekirdağ ilinde, Michele Palieri/110R kombinasyonuyla kurulan 10 yaşındaki bağda, omcalar üzerinde gerçekleştirilen yaprak alma ve salkım seyreltme uygulamalarının sürgün özelliklerine etkileri incelenmiştir. Deneme 2018-2019 ve 2019-2020 vejetasyon periyodlarında iki yıl süreyle yürütülmüştür. Üç farklı gelişme döneminde (tane tutumu, iri koruk, ben düşme) gerçekleştirilen dört farklı yaprak alma ve salkım seyreltme uygulaması [kontrol (salkım seyreltme ve yaprak alma yok), salkım seyreltme, yaprak alma, yaprak alma-salkım seyreltme] yapılmıştır. Sürgün özelliklerini belirlemek için; sürgün uzunluğu (cm), sürgün uzama hızı (cm 15 gün-1), omca başına budama odunu ağırlığı (vejetatif gelişme durumu) (kg omca-1), vigor (1 yıllık dal ağırlığı) (g), güç, Ravaz İndeksi, toplam budama odunu ağırlığı (kg) ve verim (kg omca-1) kriterleri incelenmiştir. Sonuç olarak yapılan uygulamalar ile vejetatif ile generatif gelişim dengesi (Ravaz İndeksi) ben düşme döneminde sırasıyla salkım seyreltme (9.34), yaprak alma (9.98) ve kontrol (10.44) uygulamalarıyla sağlanmıştır. Bu da sürgün özelliklerine olumlu etkide bulunmuştur. Ayrıca salkım seyreltme (13.66 kg omca-1) ve yaprak alma ile salkım seyreltme (9.89 kg omca-1) beklendiği üzere verimi düşürmüştür.
Araştırmada üç farklı (i) Salkım Seyreltme, (ii) Yaprak Alma ve (iii) Yaprak Alma+Salkım Seyreltme ile birlikte Kontrol uygulamaları üç farklı fenolojik gelişme aşamasında (Tane Tutumu, İri Koruk, Ben Düşme) uygulanmış ve bu uygulamaların tane özellikleri üzerine etkileri incelenmiştir. Bu araştırma; Tekirdağ ilinde bulunan bağda Michele Palieri üzüm çeşidinde, iki yıl süresince yürütülmüştür. Yapılan uygulamaların etkilerini belirlemek amacıyla; tane eni ve boyu (mm), tane yaş ve kuru ağırlığı (g), yüzde kuru ağırlık (%), tane hacmi (TH) (cm3), 100 tane ağırlığı (g), tane kabuk alanı (TKA) (cm2/tane), tane kabuk alanı/tane eti hacmi (TKA/TH) (cm2/cm3), tane özağırlığı (g/L) ve verim (kg/da) belirlenmiştir. Dönemler arasında Ben Düşme döneminin; tane yaş ağırlığı, tane hacmi, 100 tane ağırlığı ve tane özağırlığını önemli derecede; ayrıca TKA/TH ve verimi de diğer uygulama dönemlerinden daha olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir. En çok verim alınan uygulama Kontrol ile birlikte (ii) uygulaması olmuştur. Ancak TKA/TH oranı dışındaki tüm tane kalite özelliklerini en olumsuz etkileyen uygulama (ii) olmuştur. En düşük verimin alındığı Yaprak Alma + Salkım Seyreltme uygulaması (iii) tane boyu, tane kuru ağırlığı ve TKA bakımından en yüksek değerleri vermiştir. Sofralık üzüm kalitesi açısından önemli olan; tane özelliklerine olumlu etkide bulunması nedeniyle; (iii) uygulamasının yapılabileceği düşünülmüştür.
The aim of this study was to examine the impact of leaf water potential and defoliation treatments on the physical properties of grape berries. The research was conducted over two consecutive years (2019-2020) using ‘Merlot’/41B graft combination grapevines grown in the Chateau Kalpak vineyards located in Tekirdağ, Şarköy. The experiment involved four distinct water stress levels (S0, S1, S2, and S3), which were determined based on leaf water potential measurements. These stress levels were subjected to different irrigation levels. Additionally, defoliation treatments were applied, including Control (C), Full Window (FW), Right Window (RW), and Left Window (LW). The results showed that the effects of water stress and defoliation treatments on berry physical properties were statistically insignificant. However, in the second year of the study, the FW treatment was observed to have led to changes in the desired direction for grapevines. This was likely due to the cumulative decrease in water reserves caused by reduced precipitation over multiple years, making the effects of FW treatment more prominent. Moreover, the study found that both current and past vegetation period conditions influence vine production year, leaf water potentials (Ψleaf), and stress levels. Finally, the data revealed that berry weight and % dry weight increased with higher stress levels.
Bu araştırma; Trakya’da, 41° 01'11.41" K ve 27°39'49.14" D enlem ve boylamlarında Michele Palieri üzüm çeşidi bağında yürütülmüştür. Omcalara farklı yaprak alma - uç alma uygulamaları farklı fenolojik gelişme aşamalarında uygulanmış ve bunların yaprak özelliklerine etkisi araştırılmıştır. Deneme 2018-2019 ve 2019-2020 gelişme periyotlarında yürütülmüştür. Denemede 3 değişik gelişme döneminde (Tane Tutumu, İri Koruk, Ben Düşme) ve 4 farklı uygulama (Kontrol, Uç Alma, Yaprak Alma ve Yaprak Alma+Uç Alma) yapılmıştır. Yaprak alanı özelliklerini belirlemek için; fenolojik gelişme aşamaları, ortalama ana yaprak ve koltuk yaprak alanı (cm2), omca başına ana yaprak ve koltuk yaprak alanı (cm2 omca-1), omca başına toplam yaprak alanı (cm2 omca-1), dekara verim (kg da-1), bir kilogram üzüme düşen gerçek yaprak alanı (cm2 kg-1) doğrudan güneş gören yaprak alanı (m2 da-1) ve bir kilogram üzüme düşen güneş gören yaprak alanı (cm2 kg-1) hesaplamaları yapılmıştır. Sonuç olarak; Tekirdağ ilinde Michele Palieri sofralık üzüm çeşidinde İri Koruk döneminde gerçekleştirilen Yaprak Alma ve Yaprak Alma+Uç Alma uygulamalarının yaprak alanlarını artırdığı belirlenmiştir.
Bağ antraknozu (Elsinoe ampelina) ve kurşuni küf (Botrytis cinerea), ülkemizde yaygın olarak görülen bağ hastalıkları arasındadır. Bu hastalıklar tüm yeşil aksamı etkilemekle beraber; özellikle üzüm tanesinde ciddi hasarlara yol açmaktadırlar. Ayrıca silkme gibi bazı fizyolojik bozukluklara da neden olabilmekte, omcanın kurumasına bile sebep olmaktadır. Bu hastalıklara karşı kültürel ve kimyasal mücadele yöntemleri geliştirilmiştir, ancak genetik dayanıklılık veren genlerin bulunması en etkin yöntem olarak kabul edilmektedir. Dayanıklılık kaynağının belirlenmesi ve aktarılması ile ilgili ıslah çalışmaları uzun soluklu ve maliyetli çalışmalardır. Buna rağmen uzun vadede kimyasal mücadeleye göre ekonomik ve çevresel etkilerinin daha az olduğu bilinmektedir. Klasik ıslah dayanıklılık ıslahında melezleme ya da seleksiyon gibi uzun zaman gerektiren yöntemlerden faydalanılmaktadır. Günümüzde ise genetik çalışmalarda kaydedilen ilerlemeler, özellikle Vitis sp. gibi detaylı çalışılmış türlerde, dayanıklılık sağlayan genlerin iyi tanınmasını, bu genlerin tespitine yarayan moleküler belirteçlerin geliştirilmesini ve ıslah süreçlerinin hızlanmasını sağlamıştır. Bu araştırmada bağcılığın antik zamanlardan beri neredeyse kesintisiz devam ettiği Ganos Dağları doğal florasından toplanan Vitis türlerinde moleküler belirteçler yardımıyla bağ antraknozu ve kurşuni küf hastalıklarına dayanıklı genotipler araştırılmıştır. Çalışmada toplam 43 genotip incelenmiş, tekli dominant bir gen tarafından idare edilen bağ antraknozuna dayanıklılık ile ilişkili bir SCAR (Sequence Characterized Amplified Region) belirteci ve kurşuni küfe dayanıklılık ile ilişkilendirilmiş bir SSR (Simple Sequence Repeats) belirteci kullanılmıştır. Çalışma sonucunda bağ antraknozuna dayanıklılık geni ile ilişkilendirilmiş bölgeyi taşıyan 6 genotip, kurşuni küf dayanıklılık ile ilişkilendirilmiş bölgeyi taşıyan 2 genotip tespit edilmiştir.
Araştırmanın amacı; ben düşme döneminin ardından üç ayrı zaman ve biçimde yapılan yaprak almaların salkım ve tane özelliklerine etkilerinin belirlenmesidir. Bu anlamda, asma taç sistemine yapılan Derin Tepe Alma (DTA) ve Pencere (PEN) biçiminde yaprak alma uygulamaları ile salkımda boy, ağırlık ve hacminde bir azalma meydana getirmiştir. Diğer taraftan tane özellikleri açısından Derin Tepe Alma (DTA) uygulaması tane eni, boyu, 100 tane kuru ağırlığı ve % kuru ağırlığında belirgin bir azalmaya neden olurken, Pencere (PEN) biçiminde yaprak alma uygulaması ise tane eni, boyu, hacmi, kabuk alanı, 100 tane yaş ağırlığı ile kuru ağırlığında artışa neden olmuştur. Taç sistemine yapılan müdahaleler uygulama zamanı açısından değerlendirildiğinde Z1 (13-15°Briks) ve Z2 (15-17°Briks) dönemi, salkım ağırlığında bir azalışa neden olurken, tane iriliğini azaltarak tane özkütlesini artırmış ve dolayısıyla da tane kabuk alanının tane hacmine oranı yükselmiştir. Sonuç olarak ben düşme sonrasındaki yeşil budamaların taç sistemine etkisi ile araştırmanın yapıldığı yılın artan sıcaklıkları ve Haziran, Temmuz ve Ağustos dönemi toplam yağış miktarı birlikte değerlendirildiğinde Z1 (13- 15°Briks) ve Z2 (15-17°Briks) dönemleri ile Derin Tepe Alma (DTA) uygulamasının salkım ve tane iriliğini azalttığı tespit edilmiştir.
Bu araştırmada, Tekirdağ il sınırlarında bulunan bağda yetiştirilen 110R anacına aşılı Michele Palieri üzüm çeşidi kombinasyonundan oluşan omcalarda gerçekleştirilen yaprak alma ve uç alma uygulamalarının, bir sonraki yılın göz verimliliği değerleri üzerine etkileri belirlenmiştir. Araştırma, 2018-2019 ile 2019-2020 vejetasyon dönemlerinde, 3 farklı gelişme döneminde (tane tutumu, iri koruk ve ben düşme) ve 4 farklı uygulama yapılarak [kontrol, uç alma (U), yaprak alma (Y) ve yaprak alma-uç alma (YA-UA)] gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, uygulama kombinasyonları dikkate alınarak 1. gözden 12. göze kadar olan göz verimlilikleri incelenmiş, yapılan değerlendirmeler sonucunda 5. ve 6. gözlerdeki verimliliğin daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, 2018 yılında iklim odasında sürdürülen gözlerin verimliliklerinin daha yüksek; 2019 yılında ise bağda süren gözlerin verimliliklerinin az da olsa yüksek olduğu görülmüştür. İklim odasında sürdürülen ve bağda süren gözlerin verimliliği açısından iki yılın ortalaması alındığında; 6. gözün 0.96 değeri ile en yüksek göz verimliliği değerine sahip olduğu belirlenmiştir. Ayrıca iklim odası ve bağ koşullarında göz verimliliği bakımından farklılık oluştuğu söylenebilir. Sonuç olarak; Michele Palieri üzüm çeşidinde bağdan optimum bir göz verimliliği almak için iri koruk döneminde yaprak alma (Y) uygulaması önerilebilir bulunmuştur.
Hidroponik kültür, topraksız tarım şartlarında kimyasal gübrelerle bitkilerin yüksek miktarda üretilmesine olanak sağlayan sistemdir. Bu sistemin asma vejetatif gelişmesine etkisinin araştırılması amacıyla; 2016 ve 2017 yıllarında, kendi kökünde ‘Güz Gülü’, ‘Tekirdağ Misketi’ ve ‘Tekirdağ Sultanı’ çeşitlerinde çalışma yapılmıştır. Yetiştirme ortamı olarak; torf, perlit ve torf + perlit kombinasyonunda besin solüsyonu kullanılmıştır. Kontrol uygulaması için torf ortamında besin solüsyonu kullanılmadan deneme kurulmuştur. Sürgün gelişme ve pişkinleşme düzeyleri, odunlaşan kısımla ilgili parametreler incelenmiştir. Tüm kriterlerde besin solüsyonu uygulanan asmalarda daha yüksek veriler elde edilmiştir. Kontroldeki en uzun sürgün uzunluğu verileri ile besin solüsyonu uygulanan asmalardan alınan veriler kıyaslandığında; Güz Gülü çeşidinde %470.7, Tekirdağ Misketi çeşidinde %546.5 ve Tekirdağ Sultanı çeşidinde ise %451.8 oranında artış sağlandığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak; asmalarda çoğaltım materyali üretiminde besin solüsyonu kullanılması ile avantaj sağlanacağı belirlenmiştir. Çoğaltım materyali üretiminde, özellikle topraktan kaynaklanan olumsuzlukları azaltması nedeniyle, hidroponik kültürün kullanılması önerilmektedir.
Amaç: Bu araştırmanın amacı; Michele Palieri sofralık üzüm çeşidinde farklı yaprak alma ve uç alma uygulamaları ile bu uygulamaların zamanlarının sürgün özellikleri ve verim üzerine etkilerinin belirlenmesidir.Yöntem ve Bulgular: Bu araştırma Tekirdağ-Karaevli Mahalle’sinde yürütülmüş olup, bağda yetiştiriciliği yapılan Michele Palieri/110R aşı kombinasyonu omcaları kullanılmıştır. Deneme 2018-2019 ve 2019-2020 vejetasyon periyotlarında gerçekleştirilmiştir. Denemede 3 farklı uygulama zamanı (Tane Tutumu, İri Koruk, Ben Düşme) ve 4 farklı yaz budaması uygulaması (Kontrol, Uç Alma, Yaprak Alma ve Yaprak Alma+Uç Alma) yapılmıştır.Genel Yorum: İri Koruk döneminde yapılan Yaprak Alma+Uç Alma uygulaması sürgün özellikleri ve verimi olumlu yönde etkilemiştir. Sonuç olarak Tekirdağ ilinde Michele Palieri üzüm çeşidinde verim ve sürgün özelliklerini iyileştirerek dengeli sürgün gelişimi sağlanacağından; kaliteli üzüm elde edebilmek için İri Koruk döneminde Yaprak Alma+Uç Alma uygulaması önerilebilir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Bu araştırma ile Tekirdağ koşullarında yetiştirilen Michele Palieri üzüm çeşidinde farklı yaprak alma ve uç alma uygulamalarının ve bu uygulamaların yapılış zamanlarının sürgün özelliklerine etkisi belirlenmiştir. Ayrıca bu uygulamaların verime etkileri de saptanmıştır. Bu araştırma sonuçlarına dayanarak sofralık üzüm yetiştiricilerine önerilerde bulunulmuştur.Anahtar Kelimeler: Michele Palieri, yaprak alma, uç alma, sürgün özellikleri, sofralık üzüm.
Bu araştırma Tekirdağ ili Şarköy ilçesinde Chateau Kalpak bağlarında Merlot/41B aşı kombinasyonu kullanılarak yaprak su potansiyeli ve yaprak alma uygulamalarının salkım özellikleri üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Deneme 2019-2020 ve 2020-2021 vejetasyon periyodunda bağda iki yıl süreyle yürütülmüştür. Yapılan yaprak su potansiyeli uygulamaları [S0 (Kontrol=sulamasız), S1 (-0.3/-0.5 MPa), S2 (-0.5/-0.7 MPa) ve S3 (<-0.7 MPa)] ve yaprak alma uygulamaları; Kontrol, Tam Pencere, Sağ Pencere ve Sol Pencere uygulaması şeklinde gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak; Tekirdağ ili Şarköy ilçesinde Merlot üzüm çeşidi yetiştiriciliğinde düşük salkım eni, salkım boyu, salkım ağırlığı ve salkımdaki tane sayısı elde edilmesi istendiğinde; Sol Pencere uygulamasının seçilebileceği, düşük salkım ağırlığı, salkım hacmi ve salkım sıklığı istendiğinde de S3 stres uygulamasının tercih edilebileceği sonucuna varılmıştır.
Çalışmada, Tekirdağ ilinde bulunan 110R anacına aşılı Michele Palieri bağında omcalar üzerinde farklı fenolojik gelişim aşamalarında gerçekleştirilen yaprak alma ve salkım seyreltme uygulamalarının, üzüm tanelerinin fitokimyasal bileşenleri üzerine olan etkileri araştırılmıştır. Deneme 2018- 2019 ve 2019-2020 vejetasyon periyodlarında iki yıl süresince yürütülmüştür. Tane Tutumu (T), İri Koruk (İ), Ben Düşme (B) olmak üzere üç farklı fenolojik aşamada dört farklı uygulama Y1: Kontrol, Y2: Salkım Seyreltme, Y3: Yaprak Alma ve Y4: Salkım Seyreltme+Yaprak Alma yapılmıştır. Fitokimyasal bileşenleri ortaya koymak amacıyla: suda çözünebilir kuru madde oranı (%), toplam asitlik (g-tartarik asit/L), şıra pH’sı, toplam antosiyanin miktarı (mg/kg), toplam tanen miktarı (g/ kg), toplam polifenol indeksi (TPI), toplam fenolik madde miktarı (g/kg) ve verim (kg/omca) belirlenmiştir. Sonuç olarak Tekirdağ ilinde Michele Palieri üzüm çeşidinde salkım seyreltme (Y2) uygulamasında toplam tanen, toplam polifenol indeksi ve toplam fenolik madde miktarı yüksek; ancak verimin en yüksek olduğu uygulama olan yaprak alma (Y3) en düşük toplam asitlik değerine ve dolayısıyla en düşük olgunluk indisi değerine sahip olmuştur. Yapılan uygulamaların suda çözünebilir kuru madde miktarı, pH ve pH2 x °Brix değerlerine etkisi saptanmamıştır. Öte yandan B fenolojik aşamasının çoğu kriterin yüksek olduğu aşama olduğu tespit edilmiştir.
Üzümün olgunlaşması bazı karmaşık fiziko-kimyasal ve biyo-kimyasal süreçlerden meydana gelir. Bu süreçleri; iklim, toprak, coğrafi konum, çeşit, anaç ve kültürel işlemler, kısacası tüm terroir bileşenleri etkilemektedir. Bu kavramlar tek başına etkili olduğu gibi, birbirleriyle de sürekli bir etkileşim halindedir. Bu araştırmada terroir-asma-üzüm ilişkileri incelenmiştir. Deneme Şarköy/Tekirdağ’da bulunan Kalpak Tarım Ürünleri Ltd. Şti. bağlarında iki yıl süreyle 2019/2020 ve 2020/2021 yürütülmüştür. Eğimi %18, rakımı 309-327 m arasında ve Cabernet Franc/Fercal ve Cabernet Franc/140Ru aşı kombinasyonlarının kullanıldığı 70 cm gövde yüksekliğine sahip bağda, sıra arası genişlik 2.1 m sıra üzeri genişlik ise 1.0 m’dir. Kuzey-Güney doğrultusunda dikilmiş olan asmalar, Kordon Royat terbiye sisteminde duvar şeklinde terbiye edilmiştir. Araştırmanın amacı; eğimdeki konumları (Üst, Orta ve Alt Bölge) dikkate alınan iki farklı anaca (140Ru ve Fercal) aşılanmış olan omcalara uygulanan 3 farklı salkım seyreltmenin (%0, %25 ve %50) tane özelliklerini nasıl etkilediğini belirlemektir. Sonuç olarak; Fercal anacında tane yaş ağırlığı, tane kuru ağırlığı, tane hacmi, tane özkütlesi ve tane kabuk alanı açısından düşük değerler alınmıştır. Öte yandan 140Ru anacından da tane eni, tane boyu, % kuru ağırlık ve tane kabuk alanı / tane eti hacmi açısından düşük değerler elde edilmiştir. Eğimdeki konumları incelendiğinde; Üst konumu tane özkütlesi ve tane kabuk alanı / tane eti hacmi dışındaki diğer kriterleri düşürmüştür. İncelenen iki yılda da bağdan ortalama 700-800 kg da-1 arasında verim alındığından salkım seyreltme yapılmamasının (%0 S) daha uygun olacağı saptanmıştır.
The climate is the dominant regulator that determines the cultivation in a viticulture region as it strongly controls vine physiology, vine growth, canopy microclimate, berry quality and finally wine components. However, the effects of climate change force vine producers to find solutions that will facilitate their adaptation processes. The importance of water management in vineyards is becoming more important every day for sustainable viticulture and winemaking. Efficient use of water in vineyards is an important issue to control the yield and to provide the targeted berry quality at the desired level. This experiment was carried out during the 2013-2014 and 2015 growing seasons to evaluate the effects of green pruning practices on water leaf potentials of 12-14 years old grapevines of cv. Merlot (Vitis vinifera L.) grafted onto Kober 5BB in the experimental vineyard of Tekirdag Viticulture Research Institute in Turkey. A completely randomized block design was used: LRMS1, LRMS2, LRMS3 represent three levels of leaf removal treatments on main shoots and LRLS1, LRLS2, LRLS3 represent three levels of leaf removal treatments on lateral shoots. Due to the relatively high soil moisture in vineyard conditions, no extreme and high-water stress levels was observed in experiment years. The main factor controlling the water status in cv. Merlot vines was largely dependent on the meso-climatic conditions and soil water availability during the growing season. However it was observed that increasing of main shoot length give rise to tendency to water stress. It was determined that leaf removal treatments on lateral shoots caused changes in shoot weight, pruning weight and Ravaz index (RI), specially in 2014 whereas the leaf removal treatments on main shoots caused changes in mentioned parameters in 2015. In conclusion, the results show that plant water condition can be managed with summer pruning taking into account of different climatic conditions and different phenological stages. Planning of canopy management practices should be done by considering long- and medium-term meteorological evaluations while short-term planning within vegetation period should be done in relation to weekly and monthly meteorological data.
Bu çalışma 2019-2020 ve 2020-2021 vejetasyon periyotlarında iki yıl süreyle Tekirdağ ili Şarköy ilçesi sınırları içinde yer alan üretici bağında yürütülmüştür. Deneme alanı 40° 39' 12.00" K ve 27° 03' 20.00" D koordinatları içerisinde yer almaktadır. 13 yaşındaki Fercal ve 140 Ru anaçları üzerine aşılı Cabernet Franc üzüm çeşidi asmaları kullanılmıştır. Bağ; 2,1 m X 1,0 m sıra arası ve sıra üzeri mesafede dikilmiş, gövde yüksekliği 70 cm, Espalye sisteminde tek kollu Kordon Royat terbiye şeklindedir ve K-G doğrultuda dikilmiştir. Bağ parselinin rakımı en yüksek 327 m ile en düşük 309 m arasındadır. Bu araştırmada; anaç, konum, salkım seyreltme uygulamalarının salkım özellikleri üzerine etkileri belirlenmiştir. Tekirdağ ili Şarköy ilçesi koşullarında Cabernet Franc üzüm çeşidinde Fercal anacından salkımdaki tane sayısı dışındaki salkım özellikleri bakımından düşük değerler alınmıştır. Eğimdeki konum açısından da “Üst” konumu salkımdaki tane sayısı bakımından yüksek değer verirken, diğer tüm kriterlerde düşürücü etki göstermiştir. Bu nedenle eğimli bağlarda Cabernet Franc/Fercal kombinasyonu, düşük salkım eni, salkım boyu, salkım ağırlığı, salkım hacmi ve salkım sıklığı istendiğinde “Üst” konumunun tercih edilebileceği ve verim düşüklüğüne yol açmamak için salkım seyreltilmemesi önerilebilir bulunmuştur.
Değişen dünya iklimi sürdürülebilir bağcılık yapmayı gerekli kılmaktadır. Ülkemizdeki birçok bağ alanı gibi Tekirdağ ili Şarköy ilçesi de su stresi görülen bölgeler arasında sayılabilir. Yıllık yağış rejimlerinin düzensizliği ve ortalama sıcaklıkların artışı nedeniyle özellikle şaraplık çeşitlerin yetiştiriciliğinde sorunlar yaşanmaktadır. Bu çalışma 2019/2020 ve 2020/2021 vejetasyon periyodunda ardışık iki yılda üretici bağında yürütülmüştür. Denemede dört farklı yaprak su potansiyeli uygulaması ve dört farklı şekilde yaprak alma Kontrol, Tam Pencere, Sağ Pencere ve Sol Pencere uygulaması gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, Merlot üzüm çeşidinde Tekirdağ ili koşullarında sürgün özellikleri bakımından hem stres uygulamaları hem de yaprak alma uygulamaları içerisinde düşük budama odunu ağırlığı ve bir yıllık dal ağırlığı değerlerine sahip olanlar S3 (YSP Ψşö <-0.7 MPa) uygulaması ve Tam Pencere uygulaması olmuştur. S3 uygulamasında görülen göreceli yüksek stres ve Tam Pencere uygulamasıyla fotosentez etkinliği yüksek (7. ve 13. boğum arasındaki) yaprakların çıkartılarak yaprak alanlarının azalması; karbonhidrat üretimini ve depolanan miktarı sınırlandırmıştır.
Amaç: Bu araştırma; farklı yaprak alma ve uç alma uygulamaları ve dönemlerinin, 10 yaşlı Michele Palieri/110R aşı kombinasyonu omcalarından alınan üzümlerin fitokimyasal özelliklerine etkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Materyal ve Yöntem: Çalışma Tekirdağ merkez ilçede, Karaevli Köyü’nde 2018-2019 ve 2019-2020 yıllarında 2 yıl süresince yapılmıştır. Denemede; Tane Tutumu (TT), İri Koruk (İK) ve Ben Düşme (BD) olmak üzere üç ayrı fenolojik gelişme döneminde ve üç farklı yaprak alma ve uç alma uygulaması; Kontrol, Uç Alma (UA), Yaprak Alma (YA), Yaprak Alma-Uç Alma (YA-UA) yapılmıştır. Şıranın fitokimyasal özelliklerini belirlemek için; suda çözünebilir kuru madde miktarı (SÇKM), toplam asitlik (TA), pH, toplam antosiyanin miktarı, toplam polifenol indeksi (TPİ), toplam tanen miktarı ve toplam fenolik madde miktarı belirlenmiştir. Tesadüf Blokları Deneme Deseninde kurulan araştırma sonuçları; MSTAT-C ve JUMP istatistik paket programları ile değerlendirildikten sonra uygulamalar ve dönemleri arasında görülen istatistiki farklılıklar LSD testi ile ortaya konmuştur. Araştırma Bulguları: Üzüm çeşidinde, şırada yüksek olması istenen fitokimyasal özellikler açısından UA uygulamasının; SÇKM, toplam antosiyanin, toplam tanen, TPİ, toplam fenolik madde miktarını artırdığı belirlenmiştir. Öte yandan TA, pH, toplam antosiyanin, toplam tanen, TPİ, toplam fenolik madde miktarı ve verim açısından da BD ve İK dönemlerinin yüksek değerler aldığı belirlenmiştir.Sonuç: Tekirdağ ili koşullarında yetiştirilen Michele Palieri üzüm çeşidinde kaliteli sofralık üzüm elde edilebilmesi için, iklim koşulları dikkate alınarak; ben düşme veya iri koruk dönemlerinde, UA uygulaması tavsiye edilmiştir.
Bu araştırma; Tekirdağ ili Karaevli Mahallesi’nde, 41° 01' 11.41" K enlem ve 27° 39' 49.14" D boylamları arasında, bulunan Reşat Koşar’a ait bağda yetiştiriciliği yapılan, Michele Palieri/110R aşı kombinasyonundan oluşan, omcalar üzerinde yaprak alma ve uç alma uygulamalarının, salkım özelikleri ve verim özellikleri üzerine etkilerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Deneme 2018-2019 ve 2019-2020 vejetasyon periyotlarında iki yıl süreyle yürütülmüştür. Denemede 3 uygulama zamanı (Tane Tutumu, İri Koruk, Ben Düşme) ve 4 farklı *Kontrol, Yaprak Alma Yok-Uç Alma Var (YAY-UA), Yaprak Alma Var-Uç Alma Yok (YA-UAY) ve Yaprak Alma Var-Uç Alma Var (YA-UA)+ uygulama bulunmaktadır. Araştırmaya fenolojik gözlemlerle başlanmış, salkım özellikleri ve verim özellikleri incelenmiş ve verim özellikleri belirlenmiştir. Sonuç olarak; salkım özelliklerini ve verim özelliklerini iyileştirmek için İri Koruk ve Ben Düşme döneminde YA-UA uygulaması önerilmiştir.
Bu araştırma 41°39'31.07"K ve 26°37'34.78"D koordinatları arasında Edirne ilinde yürütülmüştür. 110R üzerine aşılıCabernet-Sauvignon çeşidi omcaları 12 yaşında, dikim aralık-mesafesi 2.40 m × 1.10 m’dir. Bu omcalara ben düşme, yarıolgunluk, olgunluk öncesi olmak üzere 3 farklı dönemde; Vapor Gard, Kaolin olmak üzere 2 farklı antitranspirant vekontrol uygulaması yapılmıştır. Fenolojik gelişmelerinin izlenmesi ve iklim değerlerinin ölçümünden sonra; sürgün vedal gelişme özellikleri [sürgün uzunluğu (cm), sürgün uzama hızı (cm hafta⁻¹), budama odunu ağırlığı (kg omca⁻¹), biryıllık dal ağırlığı (Vigor=g), güç, Ravaz İndeksi (Rİ), toplam budama odunu ağırlığı (kg)], yaprak alanı [ortalama ana vekoltuk yaprak alanı (cm²), omca başına ana ve koltuk yaprak alanı (cm² omca⁻¹), omca başına toplam yaprak alanı (cm²omca⁻¹), bir kg üzüme düşen gerçek yaprak alanı (cm² kg⁻¹), doğrudan güneş gören yaprak alanı (m² da⁻¹), bir kg üzümedüşen güneş gören yaprak alanı; (m² da⁻¹)] ve verim özellikleri [dekara verim (kg da⁻¹)] incelenmiştir. Sürgün ve dalözelliklerini kontrol altına yarı olgunluk döneminde yapılan Vapor Gard uygulaması almıştır. Olgunluk öncesi yapılanKaolin uygulaması yaprak alan özelliklerini iyileştirmiştir. Verim özellikleri ben düşme döneminde yapılan Vapor Gardile rakamsal olarak artmıştır. Sonuç olarak, Edirne ilinde Cabernet-Sauvignon üzüm çeşidinde antitranspirantların belirginetkisi saptanamamıştır.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, Michele Palieri/110R aşı kombinasyonuna sahip omcalardan oluşan bağda, yaprak alma ve salkım seyreltme uygulamalarının, salkım özellikleri üzerine etkilerinin belirlenmesidir.Yöntem ve Bulgular: Deneme 2018-2019 ve 2019-2020 vejetasyon periyodlarında, Tekirdağ ili Karaevli Mahallesinde, 41° 01' 11.41" K enlem ve 27° 39' 49.14" D boylamları arasında, iki yıl süresince yürütülmüştür. Üç uygulama zamanı; Tane Tutumu, İri Koruk, Ben Düşme ile 4 farklı uygulama; Kontrol=U1 (Salkım seyreltme yok-Yaprak alma yok), U2 (Salkım seyreltme-Yaprak alma yok), U3 (Salkım seyreltme yok-Yaprak alma) ve U4 (Salkım seyreltme-Yaprak alma) yapılmıştır. Salkım özelliklerini ortaya koymak amacıyla: salkım eni-boyu (cm), salkım ağırlığı (g), salkım hacmi (cm3), salkımdaki tane sayısı (adet), salkım sıklığı ve verim (kg omca-1) belirlenmiştir.Genel Yorum: Tekirdağ ilinde Michele Palieri üzüm çeşidinde yüksek kalitede üzüm elde edebilmesi için İri Koruk döneminde U2 (Salkım seyreltme-Yaprak alma yok) uygulaması önerilebilir bulunmuştur.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Elde edilen sonuçlara göre, yapılan salkım seyreltme ve yaprak uygulamalarının Kontrole nazaran verimde %8-48 arası düşüşe neden olduğu tespit edilmiştir.
Bu araştırmada yaprak alma ve uç alma uygulamalarının 110R anacı üzerine aşılı Michele Palieri çeşidinin tane özellikleri üzerine etkileri incelenmiştir. Çalışma 2018-2019 ve 2019-2020 sezonlarında, Tekirdağ merkez Karaevli Köyü’nde bulunan 10 yaşlı omcalarda yürütülmüştür. Denemede tane tutumu (TT), iri koruk (İK) ve ben düşme (BD) olmak üzere üç ayrı dönemde dört farklı yaprak alma ve uç alma uygulaması [Kontrol (yaprak alma yok-uç alma yok), YAY-UA (yaprak alma yok-uç alma var), YA-UAY (yaprak alma var-uç alma yok), YA-UA (yaprak alma var-uç alma var)] yapılmıştır. Tane özellikleri (en-boy, yaş-kuru ağırlık, hacim, özağırlık) ve verim özellikleri araştırılmıştır. Çalışmada, Tekirdağ ili koşullarında yüksek kollu T terbiye şekli ile terbiye edilmiş olan Michele Palieri üzüm çeşidinde kaliteli sofralık üzüm elde edilebilmesi amacıyla yaprak alma ve uç alma uygulamalarının tavsiye edilebilir olduğu; ayrıca bu uygulamaların İri Koruk ve Tane Tutumu dönemlerinde yapılmasının üzüm kalitesini artıracağı sonucuna varılmıştır.
Bu çalışma 2019 yılı vejetasyon döneminde, Trakya Bölgesi’nde yoğun olarak yetiştirilen Papazkarası (Klon 289), Adakarası (Klon 153), Karalahana, Yapıncak (Klon 175), Vasilaki, Cabernet-Sauvignon ve Sauvignon Blanc asma çeşitlerinde, yarı kontrollü koşullarda yürütülmüştür. Üzüm çeşitlerinin oluşturulan farklı kısıntılı sulama senaryoları altında yaprak ve stoma özelliklerinde meydana gelen değişimler incelenmiştir. Çeşitlerin genetik karakterleri, incelenen kriterler bakımından istatistiki olarak önemli bulunurken, uygulamaların etkisi yalnızca yaprak alanlarında öne çıkmıştır. Sonuç olarak, bağcılığı yaşanan iklim krizinin etkileri altında sürdürülebilir kılmak için geliştirilen adaptasyon stratejilerinde, çeşitlerin morfolojik ve fizyolojik özelliklerinin mutlaka değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Amaç: Bu araştırmada ben düşme dönemi ve sonrasında uygulanan antitranspirantlarınCabernet-Sauvignon/110R aşı kombinasyonu omcalarında tane ve salkım özellikleriüzerine etkileri incelenmiştir.Materyal ve Metot: Çalışma Trakya Bölgesi, Edirne merkez ilçede İskender Köyü’nde,12 yaşındaki Cabernet-Sauvignon/110R aşı kombinasyonu omcalarında 2018 yılındayürütülmüştür. Denemede Ben Düşme (BD), Yarı Olgunluk (YO) ve Olgunluk Öncesi (OÖ)olmak üzere üç ayrı dönemde ve üç farklı antitranspirant uygulaması (Kontrol, VaporGard, Kaolin) yapılmıştır. Tane özellikleri (tane eni-boyu, tane yaş-kuru ağırlığı, % kuruağırlık, tane hacmi, 100 tane ağırlığı, tane kabuk alanı, TKA/TEH, tane özağırlık) ve salkımözellikleri (salkım eni-boyu, salkım ağırlığı-hacmi, salkımdaki tane sayısı ve salkım sıklığı)ile verim değerleri belirlenmiştir.Bulgular: Tane özellikleri açısından Olgunluk Öncesi dönemde Kontrol uygulamasınınyanı sıra Vapor Gard uygulaması istenilen değerleri sağlamıştır. Salkım özellikleriniOlgunluk Öncesi dönemde uygulanan Vapor Gard iyileştirmiştir. Verim değerlerinde iseBen Düşme döneminde yapılan Vapor Gard uygulaması ile artış gözlenmiştir.Sonuç: Trakya Bölgesi, Edirne ili koşullarında yetiştirilen Cabernet-Sauvignon üzümçeşidinin istenilen tane ve salkım özelliklerini taşıması ve kaliteli üzüm elde edilebilmesiiçin Olgunluk Öncesi dönemde Vapor Gard uygulaması tavsiye edilebilir.
Amaç: Bu çalışmada, beş farklı üzüm çeşidinin farklı budama şekilleri ve iklim şartlarınagösterdiği fizyolojik tepkileri incelenmiştir.Materyal ve Metot: Deneme Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nde Milli KoleksiyonBağından seçilerek kurulan şaraplık çeşit araştırma parsellerinde 2018 yılındayürütülmüştür. Karamenüş, Yayla, Tilkiboğan, Aksıdağan ve Beyaz üzüm çeşitleri kordonve guyot budama şekilleriyle terbiye edilerek yetiştirilmiştir. Arazi şartlarında fotosentez(A), transpirasyon (E), stoma iletkenliği (gs) ölçümleri yapılmış, çeşitlerin anlık ve gerçeksu kullanım randımanları (WUE) hesaplanarak, çevresel etmenlerle etkileşimleri tespitedilmiştir.Bulgular: İzlenen fizyolojik parametrelerin gerçek su kullanım randımanı dışındafarklı budama şekillerinden etkilenmediği, bu değişkenleri kontrol eden asıl unsurunmezoklimatik iklim şartları olduğu belirlenmiştir.Sonuç: Karamenüş ve Beyaz üzüm çeşitleri ölçüm günlerindeki farklı iklimsel etkilereen etkin biçimde uyum gösteren çeşitler olarak öne çıkmıştır. Aksıdağan çeşidi yüksekoransal nem, Tilkiboğan çeşidi yükselen ışık şiddeti, Yayla çeşidi yüksek nem, düşük ışıkşiddeti ve yükselen rüzgar hızında su kullanım etkinliklerini artırmışlardır.
Bu araştırma 2015 yılında Edirne ili Uzunköprü ilçesi 41° 15' 59.22" K enlem ve 26° 40'43.17" D boylamı arasında yer alan Teksöz Tarım’a ait arazide, içerisinde; torf + perlit +yavaş salınımlı gübre karışımı bulunan 10 L’lik saksılara dikilen 1 yaşındaki AlphonseLavelleé/1103P ve Razakı/1103P fidanlarında yürütülmüştür. Omcalara iki farklı (SymbionVesikülar Arbuskülar Mikoriza, Shubhodaya Vesikülar Arbuskülar Mikoriza) mikorizakokteyli; 4 farklı şekilde (Kontrol, Dikim ortamı, Kök, Kök + Dikim ortamı) uygulanmıştır.Araştırmanın amacı; farklı yöntemlerle uygulanan mikorizaların fidan randımanı, kalitesi vefidan gelişimi üzerine olan etkilerini belirlemektir. Ayrıca, mikorizaların fidanların besinalımına etkileri de araştırılmıştır. Denemede; fidan tutma oranı, sürgün, yaprak ve köközellikleri belirlenmiş; yaprak, sürgün ve kökte bulunan mineral madde analizleri yapılmıştır.Sonuç olarak her iki aşı kombinasyonunda ve her iki farklı mikorizal preparatta genç omcalaraen yarayışlı uygulamanın harca yapılan uygulama olduğu ortaya konmuştur.
Bu çalışmada, 2013-2015 yılları arasında Merlot/5BB aşı kombinasyonu asmalara 3 farklıkoltuk sürgünü uzunluğu (Yok, 3-4 yaprak, 6-7 yaprak) ve 3 farklı ana sürgün uzunluğu (1 m,1.25 m, 1.5 m) uygulamalarının şıra önolojik özellikleri üzerine etkileri incelenmiştir. Farklıyeşil budama uygulamalarıyla oluşturulan taç mikroklimalarının etkileri yıllar bazındaözellikle koltuk sürgünü uygulamalarında öne çıkmaktadır. 2013 ve 2015 yıllarında olduğugibi vejetasyon döneminde yağışın az, oransal nemin nispeten düşük ve sıcaklıkların yüksekolduğu yetiştirme dönemlerinde 3-4 yapraklı koltuk sürgünü uygulaması şıra önolojiközellikleri bakımından öne çıkmıştır. 2014 yılında vejetasyon döneminde meydana gelen aşırıyağışlar ve yüksek oransal nem tamamı alınmış koltuk sürgünü uygulamasında fizyolojikaktivite ve kaliteyi yükseltmiştir. Ana sürgün uzunluğu uygulamalarının kalite kriterleriaçısından önemli bir etkisi görülmemiştir. Sonuçlar, özellikle şaraplık çeşitlerin yetiştiriciliğiaçısından kaliteye dönük yeşil budama uygulamalarının yapılma zamanı ve tekniğinde enönemli faktörün yılın iklim durumu olduğunu, farklı iklimsel özellikler gösteren yıllarda farklıuygulamalar yapılmasının yerinde olacağını göstermiştir.
Türkiye’nin en önemli bağcılık alanlarından birisi olan Trakya Bölgesi’nde bağcılık iklimgöstergelerinin değişimlerinin incelenmesi amacıyla Etkili Sıcaklık Toplamı, Hidrotermik Gösterge, HeliotermikGösterge, Huglin Göstergesi, Kuraklık Göstergesi, Gece Serinlik Göstergesi ve Kuruluk Göstergesi uzun dönemve son altı yıl için (2013-2018) hesaplanmıştır. Tekirdağ, Kırklareli, Çanakkale ve Edirne illeri için hesaplanangöstergeler uzun dönemde ısınma eğilimine işaret ederken, son dönemde yağış ve sıcaklık rejimlerindeistikrarsızlıklar görülmektedir. Bu nedenle, çeşit seçimi ve yetiştirme yönetimi gibi stratejiler belirlenirken, iklimverileri uzun yıllar göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli ve 5-10 yıllık değişimler dikkate alınmalıdır.Vejetasyon dönemindeki yetiştiricilik yönetiminde ise orta ve kısa vadeli hava tahminleri incelenmelidir.
Araştırma populasyonunu Edirne ili Uzunköprü ilçesi Yeniköy Mahallesi, Kırcasalih Beldesi ve AslıhanKöyü’ndeki üreticiler oluşturmaktadır. Araştırma sonlu populasyonda oranlar yardımıyla örnek hacmi belirlemeyöntemine göre yapılmıştır. Çalışmada materyal olarak yöre bağları ve üreticileri seçilmiş ve örnekleme ileseçilen 115 üretici ile yüz yüze bir anket programı yürütülmüştür. Anket sonucunda; yöre bağlarının 10da’danküçük olduğu ve Yeniköy mahallesinde Hamburg Misketi ve Alphonse Lavalleé, Kırcasalih beldesindePapazkarası ve Merlot, Aslıhan köyünde ise Papazkarası ve Hamburg Misketi çeşitlerinin yoğun olarakyetiştirildiği belirlenmiştir. Yeniköy’de ankete katılan bağcıların %30,56’sı 1000kg/da; Kırcasalih’te %44’ü1000kg/da ve Aslıhan’da %35,29’unun 500kg/da sofralık üzüm verimi almaktadır, ancak bu verim oldukçadüşüktür. Ankete katılan bağcıların; Yeniköy %27,91’i, Kırcasalih %31,58’i ve Aslıhan %5,88’i bağlarındasulama yapmaktadırlar. Bağcıların verim ve kaliteyi artırmak için sulama, gübreleme gibi kültürel işlemleridüzenli yapmaları gerekmektedir. Yeniköy bağlarının %72,09’u, Kırcasalih bağlarının %71,05’i ve Aslıhanbağlarının %61,76’sı kimyasal gübre kullanmaktadır. Görüldüğü üzere üreticilerin çoğunluğu bağlarını kimyasalgübreler kullanarak gübrelemektedirler. Yeniköy bağlarının %81,40’ı, Kırcasalih bağlarının %71,05’i ve Aslıhanbağlarının %47,06’sı Kordon Royat şeklinde terbiye edilmiştir. Bu oran sadece Aslıhan köyünde %50’nin altındakalmıştır. Tüm veriler incelendiğinde Yeniköy mahallesinin bağcılık konusunda daha bilinçli ve modernçalışmalarla üretimi sürdürdüğü, bunu Kırcasalih beldesinin izlediği ortaya konmuştur. Aslıhan köyü bağları2015 yılında yaşanılan sel felaketinden sonra eski haline dönememiştir. Ayrıca yöreye özgü Papazkarasıçeşidinin yetiştiriciliğinin devam etmesi ve geliştirilmesi için gereken düzenlemelerin en kısa sürede yapılmasıda yerinde olacaktır.
Bu araştırmada Edirne merkez ilçesi İskenderKöyü'nde, 41° 39’ 31.07” K ve 26° 37’34.78” Dkoordinatları arasında yer alan bir üretici bağındayetiştiriciliği yapılmakta olan 110 R anacı üzerineaşılı ‘Cabernet-Sauvignon’ üzüm çeşidi asmalarıüzerinde ben düşme dönemi ve sonrasındauygulanan antitranspirantların şıra özellikleriüzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. 2018yılı vejetasyon periyodunda yürütülen denemede 3uygulama zamanı [Ben Düşme, Yarı Olgunluk (14-18°Brix), Olgunluk Öncesi (22-24°Brix)] ve 3 farklıantitranspirant uygulaması (Kontrol, Vapor Gard,Kaolin) bulunmaktadır. Denemeye fenolojikgözlemler ile başlanmış olup şıra özellikleri ve verimincelenmiştir. Olgunluk Öncesi dönemde yapılanVapor Gard uygulaması Olgunluk İndeksi’ni(SÇKM/TA) yükseltmiştir. Verim ise ben düşmedöneminde yapılan Vapor Gard uygulaması ile artışgöstermiştir. Sonuç olarak, Edirne ilinde ‘CabernetSauvignon’ üzüm çeşidinden yüksek kalitede üzüm,şıra ve şarap elde edilebilmesi için olgunluk öncesi(22-24°Brix) dönemde Vapor Gard uygulamasıönerilebilir.
Bu çalışma, Trakya Bölgesi Ganos (Işıklar) Dağları doğal florasına adapte olmuş ve varlığını sürdüren Vitis vinifera L. asma formlarına ait popülasyonların moleküler ve morfolojik karakterizasyonlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. DNA izolasyonları için kullanılan materyaller 2014 ve 2016 yılları Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında dağların kuzey ve güney yamaçlarından 7 farklı alandan toplanmıştır. 2014 yılında yapılmış olan sörvey çalışmalarında belirlenen 103 örnekten, salkım gösteren 34 tanesinden 2016 yılında materyal alınmış ve moleküler karakterizasyonları yapılmıştır. Genotiplerin ampelografik ve moleküler özellikler açısından genel olarak birbirlerinden farklı olduğu ve 5 ayrı küme oluşturduğu belirlenmiştir. 34 genotipin moleküler karakterizasyonunda iki temel bileşene göre yapılan kümeleme analizinde ise 3 ayrı küme oluşmuştur. Sonuç olarak bölgedeki asma biyoçeşitliliğinin moleküler karakterizasyonunun tanımlanması ileride yapılacak ıslah çalışmaları ve moleküler çalışmalarda genotiplerin belirlenmesi için bir referans niteliğindedir. Bu çalışmanın sonucunda elde edilmiş bulgular ile bölgesel kültür asma çeşitlerinin geliştirilmesi adına pratikte yararlı olacaktır. Öte yandan ileride SSR belirteçleri ile yapılacak diğer çalışmalar ile de karşılaştırılabilecektir.
Araştırma Edirne ili Uzunköprü ilçesinde bulunan Teksöz Tarım arazisinde 2015 yılında yürütülmüştür. İçerisinde torf + perlit + yavaş salınımlı gübre bulunan saksılara (10 L) dikilen bir yaşlı Alphonse Lavelleé/1103P ve Razakı/1103P aşı kombinasyonuna sahip fidanlarla kurulmuştur. Bu fidanlara kontrol, dikim ortamı, kök, kök+dikim ortamına olmak üzere dört farklı şekilde mikoriza uygulanmıştır. Ticari isimleri Symbion VAM ve Shubhodoya VAM olan iki mikoriza kokteyli seçilmiştir. Deneme, Tesadüf Parsellerinde Faktöriyel Deneme deseni kullanarak kurulmuş ve fidan özellikleri incelenmiştir. Denemede çap özellikleri (anaç, aşı noktası, kalem, ana sürgün, yan sürgün, ortalama genel sürgün); sürgün özellikleri (ana ve ortalama genel sürgün uzunlukları, yaş ve kuru ağırlıkları) ve kök özellikleri (ortalama toplam kök, kalın dip kök, ince ve yan kök sayıları; kök uzunluğu, yaş ve kuru ağırlığı, mineral madde analizi) ayrıntılı olarak incelenmiştir. Sonuç olarak Razakı/1103P kombinasyonunda söküm dönemi kriterlerini iyileştirmek amacıyla mikoriza kullanımı önerilmiştir. Ancak Alphonse Lavelleé/1103P kombinasyonunda mikoriza kullanımı fidan başına düşen maliyet açısından tekrar değerlendirilmelidir.
Bu çalışma, 2013-2015 yılları arasında Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü bağlarında, 13 yaşındaki Merlot/5BB asmalarda koltuk sürgünleri (Yok, 3-4 yaprak, 6-7 yaprak) ve ana sürgünlerde (1 m, 1.25 m, 1.5 m) yapılan farklı yeşil budama uygulamalarının tane olgunluğu ve bazı olgunluk indislerine olan etkilerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Özellikle koltuk sürgünü uygulamalarının, yetiştiricilik yapılan yılın iklim özelliklerine bağlı olarak, istenilen olgunluk indisini yakalayabilmek için suda çözünebilir kuru madde birikimini erkene çekme ya da geciktirme yönünde etkili olduğu belirlenmiştir. Bu süreçlerde yapılacak farklı yeşil budama uygulamalarında fenolojik dönem ve vejetasyonun iklim özellikleri belirleyici kriterler olarak değerlendirilmelidir.
Günümüzde yetiştiriciliği yapılan üzüm çeşitlerinin büyük çoğunluğu mevsiminde olarak ta nitelendirilen orta mevsimde olgunlaşmaktadır. Olgunlaşma zamanı, erkenci ve geççi çeşitler için ıslah çalışmalarında pozitif anlamda seleksiyon önceliği olan bir özelliktir. Erken dönemde olgunlaşma ürün arzının sınırlı olduğu zamanda piyasaya ürün sunmayı sağlayabilmesi ve yüksek kar marjı oluşturması ile üretici/yetiştiriciler için cezbedici bir özelliktir. Erkencilik karakteri bu avantajları nedeniyle ülkemizde ve dünyada birçok ıslah çalışmasına konu olmuş ve bu çalışmalar sonucunda birçok erkenci üzüm çeşidi geliştirilmiştir. Uluslararası düzeyde erkencilik ve erkenciliğin kökenine yönelik birçok araştırma yapılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda erkenci çeşitlerin büyük çoğunluğunun belirli bir kökene dayandığı görülmüştür. Çalışmada Chasselas blanc çeşidi, erkenci çeşitlerin orijini olarak tespit edilmiştir. Buna karşın ebeveynleri ıslahçı kuruluşlar tarafından açıklanmayan veya ebeveynleri bilinmeyen yeni erkenci üzüm çeşitleri de mevcuttur.
Tekirdağ merkez ilçeye bağlı Yazır Köyü, 40° 55’ 38.59” K ve 27° 25’ 20.93” D koordinatlarıarasında, Umurbey Vineyards’da yetiştirilen Merlot/5BB aşı kombinasyonuna sahipomcalardan oluşan bağ parselinde 2013 yılında bu deneme kurulmuş ve yürütülmüştür. Farklıdozlarda azot uygulaması ve farklı dönemlerde uç alma işlemlerinin salkım ve tane özellikleriüzerine etkileri araştırılmıştır. Denemede 4 farklı dozda; Doz 1 (Kontrol) (0 kg da-1 N), Doz 2(5 kg da-1 N), Doz 3 (10 kg da-1 N) ve Doz 4 (15 kg da-1 N) olmak üzere azot uygulanmıştır.Ayrıca 4 farklı dönemde uç alma uygulanmıştır; Uygulama Yok (UY= Kontrol), ÇiçeklenmeÖncesi (ÇÖ), Tam Çiçeklenme (TÇ) ve Tane Tutumu (TT). Denemede salkım özellikleri (eni,boyu, ağırlığı, hacmi, tane sayısı, yeşil tane oranı), tane özellikleri (eni, boyu, yaş ve kuruağırlığı, hacmi, % kuru ağırlık, 100 tane yaş ağırlığı, özkütlesi, kabuk alanı, kabuk alanı / taneeti hacmine oranı) ve verim kriterleri incelenmiştir. Deneme sonucunda TT döneminde yapılanuç alma ile salkım, tane ve verim özelliklerinin şaraplık üzümler için istenilen seviyeye eriştiğibelirlenmiştir. Ayrıca verimli topraklarda azot uygulamasına gerek duyulmaksızın kaliteliyetiştiricilik yapılabileceği öngörülmüştür.
Ganos Dağları Trakya’nın güneyinde 40° 35’ ve 40° 52’ K ile 26° 58’ ve 27° 27’ D arasındayer almaktadır. Kuzeydoğu-Güneybatı yönünde uzanmaktadır. Tekir Dağları’nın 945 m rakımile en yüksek yeridir. 2014 yılı vejetasyon periyodunda yürütülen araştırmada örnekleme üçfarklı yöntem izlenerek yapılmıştır. Arkeolojik kazılar sonucunda eski yerleşimlerin olduğubilinen alanlar ve yakınlarında; köylerde yaşayan kişilerin belirttiği asmalardan ve asmabulunması olasılığı olan bölge ve dere yataklarının aranması şeklinde yapılmıştır. Örnekler40° 53’ K ile 27° 26’ D ve 40° 35’ K ile 27° 00’ D koordinatları arasından toplanmıştır.“Second Edition of the OIV Descriptor List for GrapeVarieties and Vitis Species” listesindeyer alan 29 tanımlama karakteri kullanılarak irdelenmiştir. Alınan yaprak ve sürgün ucuörnekleri fotoğraflanmış ve incelenen özellikler açısından değerlendirilmiştir. ÖrneklerinDNA’ları “Doyle & Doyle DNA Ekstrasyon Protokolü” kullanılarak izole edilmiştir. Eldeedilen DNA’lar buzdolabında muhafaza altına alınmıştır. Sonuç olarak Ganos Dağları’nınkuzey yamaçlarında yaklaşık 600 m, güney yamaçlarında ise 700-750 m rakımlardan sonraVitis vinifera ssp. silvestris ve Vitis vinifera ssp. sativa örneklerine rastlanmamıştır. Köy ileyerleşim yerlerine uzak ve yoğun ormanlık alanlarda (aşırı gölge) bulunan bazı derelerde deörnek bulunmadığı; genellikle su bulunan nemli alanlarda, etrafı açık, kayalık derelerdeyetiştiği görülmüştür. Bu asmaların arasından gelecekte ıslah çalışmalarında kullanılmak üzereyeni bireylerin eldesi ihtimali olduğundan vejetatif materyal alınarak in-vivo’da saklanmasınınuygun olacağı ön görülmüştür.
Natural flora of Ganos Mountains in the Thrace region has an old and well-established viticulture and is a spreadingarea of natural hybrids. This research was performed to determine properties of grape and cluster and phytochemicalproperties of berries of 103 grapevine genetic materials (Vitis spp.) adapted to natural flora of Ganos Mountains inThrace region of Turkey during the 2014 growing season. But physical measurement and chemical analysis wereperformed only in grapes from 31 grapevines that carried clusters during their maturity periods. Results revealed that29,04% of grapevines examined had table grape properties (Vv43, Vv52, Vv54, Vv56, Vv57, Vv61, Vv62, Vv83, Vv100)and 70,96% of grapevines examined had wine grape properties (Vv6, Vv18, Vv23, Vv24, Vv27, Vv44, Vv45, Vv51, Vv55,Vv59, Vv63, Vv65, Vv66, Vv74, Vv75, Vv84, Vv87, Vv88, Vv91, Vv92, Vv98, Vv101). In terms of phytochemicalproperties of grapes from examined grapevines, while the highest total phenolic compounds content and totalanthocyanin content in grapes were respectively 5609,44 mg/kg for Vv88 number of grapevine and 2602,56 mg/kgfor Vv74 number of grapevine; the highest total tannin content in grapes was recorded for Vv18 number of grapevineas 5557,10 mg/kg. Since the natural flora of Ganos Mountains in Thrace region is a place where the viticulture hasbeen conducted intensely for many years; identification of phytochemical properties in grapes of genetic materialsobtained from this region is of importance in terms of future studies.
Bu araştırmada Tekirdağ koşullarında Syrah üzüm çeşidinde farklı toprak işleme ve yaprak alma uygulamalarının sustresi, sürgün ve yaprak özellikleri üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Üç farklı toprak işleme uygulaması;korumalı toprak işleme (KTİ), korumalı toprak işleme+geleneksel toprak işleme (KTİ+GTİ) ve geleneksel toprakişleme (GTİ) yapılmıştır. Yine araştırmada 3 farklı yaprak alma uygulaması; kontrol (AY+KY) uygulaması (ana yaprakve koltuk yaprakların omca üzerinde bırakıldığı), AY uygulaması (ana yaprakların omca üzerinde bırakıldığı) ve KYuygulaması (koltuk yaprakların omca üzerinde bırakıldığı) şeklinde düzenlenmiştir. Araştırmada yaprak supotansiyelleri (şafak öncesi ve gün ortası); sürgün özellikleri (sürgün uzunlukları değişimi, sürgün büyüme hızı,budama odunu ağırlığı, güç, vigor); yaprak özellikleri [doğrudan güneşlenen yaprak alanı=DGYA, omca başına düşenDGYA, bir kg üzüme düşen DGYA, omca başına düşen gerçek yaprak alanı (GA), bir kg üzüme düşen yaprak alanı(ÜDA)] ve omca başına verim kriterleri incelenmiştir. KTİ+GTİ uygulamasının yaprak su potansiyeli ve yaprak alanınıazalttığı görülmüş ancak sonuç olarak, kırmızı şaraplık üzüm çeşidi olan Syrah için toprak işleme uygulamalarında KTİuygulaması, yaprak alma uygulamalarından ise Kontrol (AY+KY) uygulaması önerilmiştir.
Türkiye bağ alanı ve üzüm üretim miktarı bakımından dünya bağcılığında önemli bir yere sahiptir. İklim,toprak ve kaliteli şaraplık çeşit sayısı bakımından ülke ekonomisine çok önemli katkı sağlayabilecek birpotansiyele sahip olduğu halde, şarap üretimi ve pazarlamasında dünya ortalamasının oldukça gerisindekalması beklenen gelişmeyi gösteremediğinin en büyük kanıtıdır. 2012 yılı itibarı ile Dünyada üretilenüzümün %72’si şaraba işlenmiş üretim miktarı 26.4 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Dünya şarapüretiminde Türkiye’nin 72 bin ton şarap üretimi ile payı %0.27’de kalmıştır. Dünyada olduğu gibiTürkiye’de de kaliteli şaraba, yeni tat ve lezzetlere olan ilgi her geçen gün artarak devam etmektedir.Türkiye ekonomisinde önemsiz sayılabilecek bir yer tutan şaraplık üzüm yetiştiriciliği ve şarap üretimibirçok olumsuz duruma rağmen çok yavaş da olsa kendi imkânları ile gelişme eğilimini sürdürmeyeçalışmaktadır. Türkiye’de bağ ve şarap sektörünün gelişimini sınırlayan faktörlerin başında yapısalsorunlar ve yetiştirme tekniğine bağlı sorunlar gelmektedir. Yapısal sorunları en başta toplumun yaşamtarzı, mevzuat eksikliği, sektör–devlet işbirliğinin kopukluğu ve yüksek vergiler gibi konularoluşturmaktadır. Makalede Türkiye’de şaraplık üzüm yetiştiriciliğinin gelişmemesinin başlıca nedenleriirdelenmiş ve bu önemli potansiyelin kullanılması için terroir özelliklerine uygun yetiştiricilikteknikleriyle üzüm ve şarap kalitesinin geliştirilmesine yönelik yeni yaklaşımlar incelenerek, sorunlarınçözümüne yönelik öneriler getirilmeye çalışılmıştır.
Bu araştırmada Tekirdağ koşullarında Cabernet–Sauvignon üzüm çeşidinde farklı kültürel işlemlerin,yaprak su potansiyelleri değişimi üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Denemede 3 farklı toprakişleme ve 3 farklı yaprak alma uygulaması yapılmıştır. Toprak İşleme Uygulamaları (3 farklı); KontrollüToprak İşleme (KTİ) uygulaması, Kontrollü Toprak İşleme + Geleneksel Toprak İşleme (KTİ+GTİ)uygulaması ve Geleneksel Toprak İşleme (GTİ) uygulaması ile birlikte Yaprak Alma Uygulamaları (3farklı); Kontrol uygulaması (koltuk yapraklarının ve ana yaprakların sürgün üzerinde bırakıldığı), AYuygulaması (koltuk yaprakların alınan) ve KY uygulaması (ana yaprakları alınan) yapılmıştır. Uygulamalarsonucunda toprak işlemede KTİ+GTİ, yaprak alma uygulamalarından ise Kontrol (KY+AY) uygulamasınınCabernet–Sauvignon üzüm çeşidinde gün ortası ve şafak öncesi yaprak su potansiyellerini olumlu yöndeetkilediği belirlenmiştir.
Terroir dilimizde tek bir kelime ile açıklayamadığımız bir kelimedir. Ancak kaliteli bir üzüm ve bundanyapılacak olan şarabın oluşturulması için gereken iklim–toprak–asma üçlüsü ile bunlara ilave edilenkültürel işlemler ve şarap bilimi katılımı olarak tanımlanabilir. Terroir kavramı; çevresel faktörler (coğrafikonum, topografik yapı, vb.), toprak özellikleri (toprak reaksiyonu, pH, vb.), iklim faktörleri (iklimselgöstergeler, sıcaklık, rüzgâr, vb.), kültürel işlemler (dikim sıklığı, sulama, budama, vb.) ve asma–üzümilişkileri (terbiye sistemi, toplam ve güneş gören yaprak alanı, vb.) olmak üzere beş ana başlık altındaincelenmektedir. Bu derlemede, terroir kavramı içinde yer alan tüm faktörler kapsamlı olarak incelemiş vekaliteli üzüm üretimine yönelik gelecekte yapılacak çalışmalara ön bilgi vermek amacıyla sunulmuştu
Bu çalışma 2014 yılında, Merlot/110R fidanları üzerine farklı dozlarda uygulanan Bacillus subtilis (%2, %4, %8, 0) ve Trichoderma harzianum (5g/L, 10g/L, 20g/L, 0)’ un 2 yaşlı asma fidanlarında gelişme döneminde gösterdiği etkilerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmada fidan tutma oranı, sürgün özellikleri ve yaprak özellikleri incelenmiştir. Tesadüf Bloklarında Bölünmüş Parseller deneme desenine göre oluşturulan denemede toplam 96 fidan kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde MSTAT-C istatistik programı, aradaki farkların belirlenmesinde ise LSD testi kullanılmıştır. B. subtilis; genel koltuk sürgün toplamı üzerine azaltıcı etkilerde bulunmuş, diğer kriterlerde artırıcı bir etki göstermiştir. T. harzianum ise koltuk sürgünü toplamı ve ana sürgünde bulunan toplam koltuk sürgünü sayısı üzerine azaltıcı; diğer kriterler üzerine ise pozitif bir etki yapmıştır. Sonuç olarak ileriki çalışmalarda Bacillus subtilis’ in %8’ lik dozunun Merlot/110R fidanlarında gelişme döneminde kullanılması önerilebilir.
Bu araştırmada Tekirdağ merkez ilçede bulunan Yazır Köyü’ nde, yer alan Umurbey Vineyards bağlarındayetiştiriciliği yapılmakta olan 5BB anacı üzerine aşılı Merlot üzüm çeşidi asmalarında farklı dozlarda azotuygulaması ve farklı dönemlerde uç alma işlemlerinin 2013 yılı vejetasyon periyodunda verim ve kalite üzerineetkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Azot uygulamaları; Doz 1 (Kontrol) (0 kg da-1 N), Doz 2 (5 kg da-1 N), Doz3 (10 kg da-1 N) ve Doz 4 (15 kg da-1 N) olmak üzere 4 şekilde yapılmıştır. Uç alma uygulamaları ise UygulamaYok (UY=Kontrol), Çiçeklenme Öncesi (ÇÖ), Tam Çiçeklenme (TÇ) ve Tane Tutumu (TT) döneminde olmaküzere dört farklı dönemde gerçekleştirilmiştir. Denemede verim (omca başına tahmini verim) ve kalite özellikleri(SÇKM, TA, pH, şeker konsantrasyonu, tanedeki şeker miktarı, toplam antosiyanin, TPİ, toplam tanen miktarı)incelenmiştir. Sonuçta TT döneminde yapılan uç alma ile verim ve kalite özelliklerinin şaraplık üzümler içinistenilen seviyeye (verim 2.87 kg omca-1, toplam asitlik 6.90 g L-1; şıra pH’ı 3.525) eriştiği belirlenmiştir. Ayrıcaverimli topraklarda azot uygulamasına gerek duyulmaksızın kaliteli yetiştiricilik yapılabileceği görülmüştür.
Bu araştırma 2014 yılında Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Uygulama arazisinde, 2 yaşındaki Merlot/110R fidanları üzerine farklı dozlarda uygulanan Bacillus subtilis (0, %2, %4, %8) ve Trichoderma harzianum (0, 5g/L, 10g/L, 20g/L)’ un asma fidanlarının çap, kök ve sürgün gelişimi üzerine etkilerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Her bir fidan 4 farklı dozda biyo-ajan (Sim Derma ve Sim Bacil) solüsyonuna 5dk süresince batırılıp bekletilmiştir. Araştırmada çap özellikleri, kök özellikleri ve sürgün özellikleri incelenmiştir. Bacillus subtilis; dip kök yaş ve kuru ağırlığı üzerine azaltıcı etkilerde bulunmuş, diğer kriterlerde ise artırıcı bir etki göstermiştir. Trichoderma harzianum ise ana sürgün çapı, yan kök yaş ağırlığı ve genel sürgün kuru ağırlığı üzerine azaltıcı etkiler yapmış; diğer kriterler üzerine ise pozitif bir etki yapmıştır. Sonuç olarak tüm biyo-ajanlar ve dozları incelendiğinde Bacillus subtilis’ in %8 ve Trichoderma harzianum 5g/L dozunun Merlot/110R fidanlarında söküm döneminde incelenen kriterler üzerine olumlu etkiler yaptığı belirlenmiştir. Bu nedenle araştırıcılar tarafından bundan sonra yapılacak olan çalışmalarda kullanılması önerilebilir.
Bu çalışma 2013 yılı vejetasyon periyodunda Tekirdağ ili Şarköy ilçesi koşullarında, 40° 37' 49.98" K enlem ve 27° 09' 28.00" D boylamında, rakımı 41 m olan üretici bağında, tesadüf blokları deneme desenine göre 4 tekerrürlü olarak gerçekleştirilmiş olup; yaprak su potansiyeli ve salkım seyreltme uygulamalarının Sangiovese üzüm çeşidinde verim, sürgün ve gelişme özellikleri üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Kontrol, Ψşö nЄ (-0.3/ -0.5] MPa, Ψşö nЄ (-0.3/ -0.6] MPa ve Ψşö nЄ (-0.3/ -0.7] MPa olmak üzere 4 farklı yaprak su potansiyeli (Ψyaprak) uygulaması ile Salkım Seyreltmesiz ve % 50 Salkım Seyreltme olmak üzere 2 farklı salkım seyreltme uygulaması yapılmıştır. Araştırmada fenolojik gelişme aşamaları, yaprak su potansiyelleri, sürgün özellikleri (sürgün uzunluğu, sürgün uzama hızı, budama odunu ağırlığı, güç, bir yıllık dal ağırlığı, ravaz indeksi), omca başına düşen göz sayısı, dengelenmiş budama göz sayısı ve omca başına verim kriterleri incelenmiştir. Uygulamaların etkileri incelendiğinde Ψşö nЄ (-0.3/ -0.5] MPa uygulaması ile budama odunu ağırlığı, bir yıllık dal ağırlığı, güç ve verimde artış, Ψşö nЄ (-0.3/ -0.7] MPa uygulaması neticesinde ise buna göre daha düşük değerler elde edilmiştir. Salkım seyreltme uygulamalarının yaprak su potansiyeli üzerinde fark edilir bir etkisi görülmemiştir. Sonuç olarak verim ve sürgün özellikleri dikkate alındığında Sangiovese üzüm çeşidi için yaprak su potansiyeli uygulamalarından Ψşö nЄ (-0.3/ -0.7] MPa aralığı ile birlikte % 50 SS uygulaması önerilebilir.
Bu çalışma yaprak su potansiyeli ve salkım seyreltme uygulamalarının Sangiovese üzüm çeşidinin fitokimyasal özellikler üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Denemede 4 farklı yaprak su potansiyeli (?yaprak) uygulaması; Kontrol (Sulamasız) (<0.7MPa), ?şö n?(-0.3;-0.5MPa], ?şö n?(-0.3;-0.6MPa] ve ?şö n?(-0.3;-0.7MPa] ve 2 farklı Salkım Seyreltme Uygulaması; (Salkım Seyreltmesiz ve %50 Salkım Seyreltme) yapılmıştır. Araştırmada ?şö n?(-0.3;-0.7MPa] uygulamasının Kontrol'e göre fitokimyasal özellikleri iyileştirdiği saptanmıştır. Salkım seyreltme uygulamalarının yaprak su potansiyeli üzerinde farkedilir bir etkisi görülmemiş ancak %50 Salkım Seyreltme uygulamasının kaliteyi artırıcı etkide bulunduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak Sangiovese üzüm çeşidi için yaprak su potansiyeli uygulamalarından ?şö n?(-0.3;-0.7MPa] aralığı ile birlikte ürün yükünün fazla olması durumunda %50 Salkım Seyreltme uygulaması önerilmiştir
Bu araştırmada Tekirdağ koşullarında Syrah üzüm çeşidinde farklı toprak işleme ve yaprak alma uygulamalarının su stresi, tane ve salkım özellikleri üzerine etkilerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Toprak işleme uygulamaları korumalı toprak işleme (KTİ), korumalı toprak işleme+geleneksel toprak işleme (KTİ+GTİ) ve geleneksel toprak işleme (GTİ) uygulamaları olmak üzere farklı şekilde yapılmıştır. Yaprak alma uygulamaları ise kontrol (AY+KY) uygulaması (ana yaprak ve koltuk yaprakların omca üzerinde bırakıldığı uygulamalar), AY (ana yaprakların omca üzerinde bırakıldığı uygulamalar) ve KY (koltuk yaprakların omca üzerinde bırakıldığı uygulamalar) olmak üzere farklı şekilde yapılmıştır. Buna göre; KTİ+GTİ uygulamasının yaprak su potansiyelini, tane kabuk alanının tane eti hacmine oranını, tane iriliğini azalttığı görülmüştür. KTİ uygulaması ise yaprak su potansiyelini, tane kabuk alanının tane eti hacmine oranını azaltmış; tane iriliğini artırmıştır. Yaprak alma uygulamalarından AY uygulaması tane iriliği ve verim değerlerini azaltırken; tane kabuk alanının tane eti hacmine oranını ve salkım iriliğini artırmıştır. KY uygulamasının tane iriliğini artırdığı, tane kabuk alanının tane eti hacmine oranını azalttığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak, kırmızı şaraplık üzüm çeşidi olan Syrah için toprak işleme uygulamalarında KTİ uygulaması, yaprak alma uygulamalarında ise Kontrol (AY+KY) uygulaması önerilebilir.
This experiment was carried out during the 2009 growing season in order to evaluate the ecophysiology and quality characteristics of cv. Syrah (Vitis vinifera L.) grafted onto SO4 in the ECOTRON vineyard in Montpellier SupAgro/INRA in France. The aim of this study was to analyse the effect of sudden and severe water stress (SWS) on the ecophysiological changes, volume losses and shrivellings in grape berries. Also possibilities of existence of recovery, and its possible relationship with SWS and final grapes composition at different phenological stages in cv. Syrah were studied. Three water regime levels; Control (only very mild water stress) and 2 severe water stress levels, SWS1 and SWS2 were established depending on the Ψpd. Stressed periods were started at the BV, MM and EM phenological stages. A randomized block design was used. The experimental plots consisted of 54 vines totally. All data analyses were performed with MSTAT-C Statistical Software (Michigan State University) and LSD tests were done for significant differences of measured traits between groups. Minimum Ψpd values in BV were -0.28MPa, -1.79MPa, -2.16MPa¸ in MM were -0.14MPa; -1.58MPa, -2.72MPa, in EM were -0.16MPa; -2.37MPa, -2.76MPa for Control, SWS1 and SWS2 respectively. Notice that such low predawn total leaf water potential are really exceptional, and at that level the regulation of the osmotic potential is critical. In the berry volume a limited recovery determined after about 13.00- 26.00% volume loss for SWS1 and SWS2 respectively along stressed periods. At harvest; berry volume (cm3 ), 100- berry weight (g), total soluble solids (°Brix), pH, total acidity (g tartaric acid L-1 ), Tartaric acid (g L-1 ), K (g L-1 ), TPI and Anthocyanins (mg L-1 ) were analysed. Berry volume loss rate (%) and mg sugar per 1g berry were calculated. SWS had a negative effect on the sugar per 1g berry, 100 berry weight, berry volume, TSS and positive effect on the anthocyanin concentrations and TPI at three phenological stages. This can open new ways for irrigation monitoring in combination with too high berry sugar content due to the climate change.
Araştırma Tekirdağ ili Şarköy ilçesi koşullarında, 40° 37' 49.98" K enlem ve 27° 09' 28.00" D boylamda, 41m rakımlı bağda, 2013 yılında, Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre 4 tekerrürlü olarak gerçekleştirilmiş olup yaprak su potansiyeli ve salkım seyreltme uygulamalarının Sangiovese üzüm çeşidinin salkım ve tane özellikleri üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Kontrol (< 7MPa), ?şö n?(-0,3; -0,5MPa], ?şö n?(-0,3; -0,6MPa] ve ?şö n?(- 0,3; -0,7MPa] olmak üzere 4 farklı yaprak su potansiyeli (?yaprak) uygulaması ile; 2 farklı Salkım Seyreltme Uygulaması (SSU), Salkım Seyreltmesiz (SSZ) ve %50 Salkım Seyreltme (%50 SS) olmak üzere planlanmış ve yürütülmüştür. Denemede salkım özellikleri (salkım eni, salkım boyu, salkım ağırlığı, salkım hacmi, salkımdaki tane sayısı) ve tane özellikleri (tane yaş ağırlığı, tane kuru ağırlığı, % kuru ağırlık, tane hacmi, tane özkütlesi, tane kabuk alanı hesap, tane kabuk alanı/ tane hacmi hesap) incelenmiştir. ?şö n?(-0,3; -0,5MPa] uygulaması ile salkım eni ve salkım ağırlığında en yüksek değerler elde edilirken; tane kuru ağırlığı değerlerinde en düşük veriler elde edilmiştir. Öte yandan ?şö n?(-0,3; -0,7MPa] uygulaması verim ve kalite değerlerini arttırmış, Kontrol uygulaması ise azaltıcı etki göstermiştir. Salkım seyreltme uygulamalarının yaprak su potansiyeli üzerinde belirgin etkisi görülmemiştir. Sonuç olarak mevcut Terroir'da Sangiovese üzüm çeşidi için yaprak su potansiyelinin tane tutumu-ben düşme döneminde n?(-0,2; -0,35MPa] arasında ve ben düşme-olgunluk döneminde n?(-0,3; -0,7MPa] arasında tutulması ve gerektiğinde şeker konsantrasyonunu (°Brix) artırmak amacıyla %50 salkım seyreltme (SS) yapılması önerilebilir.
Bu çalışmanın amacı asma, elma ve kiraz ağaçlarında sulama sezonundaki tüm fenolojik evrelerde TDR (Time Domain Refloctometry) yöntemiyle ölçülen gövde su içeriği (θs) ve gövde elektriksel iletkenlik (ECs) değerlerinin su stresinin ve sulama zamanının belirlenmesinde kullanılıp kullanılamayacağını ortaya koymaktır. ECs/direnç değerlerinin sulama zamanının belirlenmesinde kullanılması durumunda, bu değerleri TDR yerine, prototipi bu araştırma kapsamında üretilecek ucuz, basit ve otomatize edilebilir bir EC/direnç probu ile gerçekleştirmektir. Bu amaçla, her bitki türünden 4 fidan deneme alanına dikilmiş ve TDR ile her 30 dakika bir ölçüm yapılacak şekilde donatılmıştır. TDR ölçümleri ile eşzamanlı olarak ağaç gövde sıcaklığı, toprak nem takibi, yaprak su potansiyeli ve infrared termometre ölçümleri de gerçekleştirilmiştir. Sulamalar (damla) nem takibine göre, kök bölgesindeki yarayışlı suyun % 70’i tüketildiğinde tarla kapasitesine tamamlanacak şekilde yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, her bir bitki türü için de, 2011 ve 2012 yılında, 1 Nisan - 15 Eylül tarihleri arasında yapılan θs ve ECs ölçümleri ile toprak su içerikleri arasında istatistiksel olarak önemli bir uyum tespit edilmiştir. Yaprak su potansiyeli ve infrared termometre ölçümleri de bu uyumu desteklemiştir. Böylece, ağaç gövdesi elektriksel iletkenlik veya direnç ölçümleri ile sulama zamanının planlanabileceği belirlenmiştir. Su stresinin bir yansıması olarak, ağaç gövdesi elektriksel iletkenliğini/direncini ölçebilecek ve buna göre de sulama zamanını otomatik olarak planlayacak, bir prototip üretilmiştir. Tasarlanan bu prototip ile ağaç gövdesi direnç ölçümü 1 Ağustos ile 15 Eylül 2012 tarihleri arasında başarı ile gerçekleştirilmiştir. Bu periyotta, prototiple ölçülen değerler ile toprak su içeriği, TDR verileri, yaprak su potansiyeli ve infrared termometre değerleri ile karşılaştırılarak, sulama zamanının planlanmasında kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Ayrıca, prototipin solar panelden desteklenmesi sağlanmış, okunan veriler kablosuz olarak transfer edilmiştir. .
Bu araştırma, N.K.Ü. Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Kaynaştırma Odası koşullarında Merlot/5BB aşı kombinasyonunda; kaynaştırma süresi boyunca 2 gün ara ile kallus oluşumundan sonra 30 dakikalık, 30, 60, 120dk süre ile yapılan UV-C uygulamalarının, aşılı çelikler üzerine etkilerini belirlemek amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Araştırmada; gözün sürme durumu, sürgün gelişme kuvveti, çelik dibinde çürüme durumu, çepeçevre kallus oluşumu, anaçta kallus oluşumu, kalemde kallus oluşumu ve gözün canlılık durumu değerlendirilmiştir. Gözün canlılık durumu ve gözün sürme durumu kriterlerinde istatistiki olarak bir farklılık görülmemiştir. Çelik dibinde çürüme oranına bakıldığında en az çürüme kaynaştırma süresi boyunca 60 dk UV-C uygulamasında görülmüştür. Çepeçevre kallus oluşumu kriterinde, kallus oluşumuna dek uygulanan UV-C’nin oluşumu azaltıcı bir etki yaptığı belirlenmiştir. Sürgün gelişme kuvvetinin UV-C’den olumsuz etkilendiği ve bu durumun istatistiki olarak önemli olduğu sonucuna varılmıştır. Kontrol ve kallus oluşumundan sonra 30 dk’lık UV-C uygulamaları anaçta kallus oluşumunu olumlu etkilemiştir. Kalemde kallus oluşumunda ise kallus oluşumundan sonra 30 dk’lık UV-C uygulaması ile 120 dk’lık UV-C uygulamasının oransal olarak pozitif etki yaptığı saptanmıştır.
Bu çalışma hidroponik sistem ve arazi koşullarında üretilen fidanların bünyelerindeki karbonhidrat ve azot oranlarıyla ilişkili olarak bağ kurulacak yere dikim sonrası tutma oranları ve performanslarını araştırmak amacıyla 2001-2003 yılları arasında Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü’ nde yürütülmüştür. Araştırmada bitkisel materyal olarak Trakya Bölgesine iyi adaptasyon gösteren 5BB (Berlandieri x Riparia Teleki 8B, Seleksiyon Kober 5BB), 99R (Berlandieri x Rupestris du Lot) ve 41B (Chasselas x Berlandieri) anaçları üzerine aşılı Cabernet Sauvignon, Semillon ve Riesling üzüm çeşitleri kullanılmıştır. Birinci yıl aşılı çelikler arazi koşullarına 120x10cm ile dikilirken hidroponik sistemde perlit ortamına 10x10cm aralık ve mesafelerle dikilmiş ve toplam 1440 adet aşılı çelik kullanılmıştır. Elde edilen fidanlar özellikleri belirlendikten sonra ikinci yıl, bağ kurulacak yere 125x20cm aralık ve mesafelerle dikilmiş ve tutma oranları ile performansları belirlenmiştir. Sonuç olarak arazi koşullarından elde edilen fidanlarda randımanın düşük olması fidan özelliklerini iyileştirirken; hidroponik sistemde sık dikim (10x10cm) ve yüksek randıman sebebiyle bu özelliklerde düşüş saptanmıştır. Bunun sonucu olarak fidanların bünyesinde karbonhidrat oranının artışıyla birlikte bağ kurulacak arazide tutma oranı da artış göstermiş, azot oranının artışı ise tutma oranından ziyade sürgün uzama hızı ve sürgün uzunluğunu artırmıştır. Dolayısıyla hidroponik sistemde randıman yüksek olmasına karşın kaliteyi artırmaya yönelik önlemler alınmasının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu araştırmada, ülkemizin Karadeniz, Marmara ve Akdeniz Bölgelerinin ormanlık alanlarında doğal olarak yetişen yabani asmanın (Vitis vinifera silvestris) tanımlanması ve kültürel amaçlarla bağcılıkta kullanılması esas alınmıştır. Bu amaçla üç bölgeden alınana yabani asma çelikleri köklendirilerek .bunlardan elde edilen asmaların ampelografîleri yapılmış ve anaç olarak kullanılabilme özellikleri üzerinde durulmuştur. Bu amaçla seçilen üzüm çeşitleri, silvestris'ten shnan çeliklere omega aşısı ile aşılanmıştır. Aşı tutma oranlan genellikle % 65'in üzerinde bulunmuş ve yapılan kontrollerde herhangi bir hastalık belirtisi görülmemiştir.- Karadeniz Bölgesinden elde edilen materyallerde çiçek yapısı erselik olmasına karşın, Akdeniz ve Marmara Bölgesinden elde edilen yabani asmada dişi organın stilusu tam gelişmemiştir. Bununla birlikte her iki çiçek yapısında da tane tutumu gerçekleşmiştir.
Bu araştırma, 2003 yılı gelişme periyodunda Tekirdağ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü kivi bahçesinde, Hayward ve Matua çeşitleri kullanılarak yürütülmüştür. Çiçek morfolojileri açısından incelendiğinde her iki çeşitte de çanak yaprak sayısı 5, taç yaprak sayısı 5-6 adettir. Erkek organ sayısı (155.1 adet) ve filament boyu (10.83 mm) Matua'da erkek çeşit olmasından dolayı, yüksektir. Hayward çeşidinde dişi organ eni (7.26 mm) ve boyu (6.95 mm) ile stilus sayısı (36.3 adet) olarak belirlenmiştir. Matua çeşidinde stiluslar dumura uğramıştır. Polen canlılık oranı Matua çeşidinde %96.37 olarak belirlenirken, Hayward çeşidinde canlı polene rastlanmamıştır. Matua çeşidinin polen çimlenme gücü %80.24 olarak saptanmıştır. Matua'da çiçek salkımları yaprak koltuklarında tekli, üçlü ve beşli meydana gelirken; Hayward çeşidinde çiçeklerin yaprak koltuklarında tekli ya da ikili olarak meydana gçldiği belirlenmiştir. Ayrıca, Matua çeşidinin çiçeklenme periyodunun 14 gün, Hayward çeşidinin ise 7 gün sürdüğü ve tam çiçeklenme tarihinin 10 Haziran 2003 olduğu tespit edilmiştir.
Bu araştırma, 2003 yılı tam çiçeklenme döneminde; 23 adet üzüm çeşidinin (Gamay, Chardonnay, Pinot Noir, Boğazkere, Öküzgözü, Clairette, Cinsaut, Emir, Papaz Karası, Alicante Bouschet, Riesling, Kalecik Kara-sı, Semillon, Trakya İlkeren, Yalova İncisi, Muscat Ottonel, Hafızali, İtalya, Hamburg Misketi, Tekirdağ Çe-kirdeksizi, 2B-56, Kozak Beyazı ve Cabernet Sauvignon), polen canlılık oranı ve in vitro polen çimlenme gü-cünü belirlemek amacıyla yapılmıştır. En yüksek polen canlılık oranı Trakya İlkeren ve İtalya çeşitlerinde (%100); en düşük ise Chardonnay çeşidin-den (%54.8) elde edilmiştir. Polen çimlenme oranlarına bakıldığında Chardonnay (%19.675), Pinot Noir (%23.450) ve Gamay (%30.025) çeşitleri en düşük; Boğazkere (%81.400) ve Clairette (%80.925) çeşitleri ise en yüksek çimlenme oranlarını vermişlerdir. Araştırmada incelenen diğer çeşitler bu değerler arasında çimlenme oranlarına sahip olmuşlardır.